Serçeler Yağmurdan Korkmaz. Ursel Scheffler, Çeviren: Fatih Erdoğan, Resimleyen: Ulises Wensell, Redhouse Yayınevi, 1986
Yemelik Masallar. Gianni Rodari, Çeviren: Aslı Özer, Kırmızıfare Dergisi, sayı 1, Redhouse Yayınevi, 1990.
Ulises Wensel ve Ursel Scheffler’in yazıp resimlediği ‘Serçeler Yağmurdan Korkmaz‘ adlı kitapta bir nine, torunuyla yağmurlu bir günde ormanda yürüyüşe çıkar. Bir ağacın dibinde mantar bulurlar ve toplayıp eve getirirler, pişirip yerler. Bu kitaptaki, mantar toplayıp yeme konusu bir yetişkinin tepkisine yol açmıştı:
“Ya bütün çocuklar buldukları her mantarı yemeye kalkarlarsa…”
Gianni Rodari’nin ‘Yemelik Masallar’ adlı öyküsünü üniversitedeki öğrencilerime çocuk edebiyatı dersinde okudum. Öyküde, ortalıktan kaybolan masallarla ilgili bir fantezi vardı. Bütün masalları küçük bir kız yemişti! Kızın karnından masalları çıkarmak için de usta bir balıkçı bulmuşlardı. Balıkçı, kızın ağzına olta sarkıtıyor ve masalları çıkarıyordu. Masalı bitirdiğimde bir öğrencim söz istedi ve bu masalın tehlikeli olabileceğini söyledi. Gerekçesi şuydu: “Ya bütün çocuklar kardeşlerinin ağzına olta sarkıtırsa…”
İşte çocuk edebiyatımızda fantezi kullanımına en büyük engellerden biri bu “Ya bütün çocuklar…” ile başlayan cümlelerdir. Bir çocuk bir çizgi filmi izleyip damdan atladı diye bu çizgi filmi yasaklamamıza gerekçe oluşturan cümle de bu cümledir işte.
Kısır sorgulamalar
Jerzy Kosinski’nin Türkçeye ‘Bir Yerde’ (Being There) adıyla çevrilmiş ve daha sonra Peter Sellers’ın oyunculuğuyla ‘Bahçıvan’ adıyla filmleştirilmiş romanındaki kurgusal bahçıvan tipini düşünün. Doğduğundan beri asla bir bahçenin duvarları dışına çıkmamış ve yalnızca televizyon izlemiş bir adam. Neredeyse bir laboratuvar kobayı gibi bir özel model. Eğer böyle bir model mümkün olsaydı, örneğin biz bir çocuğu bir odanın içinde hiçbir başka bilgi vermeden sekiz on yaşlarına getirip sonra da birden ninesiyle mantar toplayıp yiyen çocuğun kitabını okusaydık ve sonra çocuğu ormana salsaydık, o zaman çocuk bulduğu mantarların zehirlilerinin de olabileceğini düşünmeksizin yerdi. Aynı şekilde, öteki örnekteki çocuk gibi kardeşinin ağzından içeri olta sarkıtırdı!
Bir çocuğun ağzından oltayla masal çıkarma fantezisini anlamayan çocuğun daha fazla masala, bazı mantarların zehirli olduğunu bilmeyen çocuğun da, bazı mantarların zehirli olduğunu bilmeye ihtiyacı vardır. Çocuktaki eksik bilginin sorumlusu tabii ki fantastik öğeye yer veren yazar olamaz, ama işte bizzat bu sorun, bizde çocuk edebiyatının gelişmesinin önündeki en büyük engeldir. Bu engelle yazarlar iki cephede karşılaşırlar: Bunlardan ilki anne babalar ve öğretmenlerdir. İkincisi de öteki yazarlardır. Asıl hedef olan çocuklar ise bu engeller arasında yer almazlar. Yazarların fantezilerine çocukların verdiği karşılık birçok kez yazarın beklentisine uygundur. Yazarın öyküsünde veya masalında kurguladığı fantastik dünyaya inanırlar, çünkü zaten inanmak isterler, buna hazırdırlar. Yazarların fantastik kurgulamalarına gelen itirazların en zor baş edileni öğretmenlerden gelenlerdir. Çünkü öğretmenler çok sayıda çocuğu ve bu çocukların anne babalarını etkileme gücüne sahiptirler. Yazarların fantezi kullanma heveslerini kıran öteki engel de başka yazarlardır. Bu ülkede çocuk edebiyatının düzeyi neyse, çocuk edebiyatı eleştirmenliğinin düzeyi de odur. Bu nedenle de, çocuk kitabı eleştirilerinin çoğunu öteki çocuk yazarları üstlenmiştir. Bu eleştirilerin düzeyi, ya “beğendim – beğenmedim” türünden seçenekler arasında sıkışmış öznel savurmalardır, ya da kusur bulma güdüsünü laf kalabalığıyla örtmek için, “Ya çocuklar…sa” formülünü aşamayan kısır sorgulamalardır.
Böyle bir manzara içinde değil yeni çocuk yazarlarının ortaya çıkması, var olan yazarların fantastik şeyler denemesi bile cesaret ister. Fantezi konusundaki olanca kısırlığımıza rağmen Harry Potter gibi tümüyle fantastik bir çocuk romanının gördüğü ilgiye bu çerçeve içinde bakmak ve birazcık da şaşırmak doğru olur.