Winnie hayatı tanıyor…

Ölümsüz Aile. Natalie Babbitt, Çev.: Bülent O. Doğan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 139 sayfa.

Bir büyükanne. Aslında yazar değil, çizer olmak istemiş. Annesi portre ve peyzaj çalışan amatör bir ressam çünkü. Bu nedenle ilk işi kocası Samuel Fisher Babbitt’in yazdığı bir kitabı resimlemek olmuş. ‘Kırkdokuzuncu Büyücü’ kitabı böyle ortaya çıkmış. 20’ye yakın kitabı arasında en ünlüsü ve üzerinde en çok konuşulanı yazarın 1975 yılında yazdığı, Türkçe’ye ‘Ölümsüz Aile’ adıyla çevrilen ‘Tuck Everlasting’ adlı kitap. 1980’lerde bir kez bir filme konu olan ‘Ölümsüz Aile’ Walt Disney şirketi tarafından yeniden çekiliyor ve Amerika’da 11 Ekim 2002’de vizyona girecek. Yönetmenliğini Jay Russel’ın yaptığı filmde Alexis Bledel (Winnie), William Hurt (Mr. Tuck), Ben Kingsley (Sarı giysili adam), Amy Irving, Jonathan Jackson, ve Sissy Spacek gibi oyuncular var.

Babbitt, ‘Ölümsüz Aile’de, zamanı durdurarak içenleri ölümsüz yapan bir su kaynağını bilmeden keşfeden ve sonra da bu büyük sırrın yükü ile hesaplaşmak zorunda kalan bir aileyi ve bu aileyi rastlantıyla tanıyan Winnie adlı 10 yaşındaki kız çocuğunun ilişkisini ele alıyor. Ölümsüzlük kavramı evrenselliği olan ve çok ele alınmış bir tema. Ölümsüzlük mutlu eder mi? Yoksa Angus’un Winnie’ye, ‘Bu bir çarktır Winnie, her şey bu çarkın bir parçasıdır…’ (s.63) diye başlayarak anlattığı gibi, insanlar doğmalı, büyümeli ve yaşlanıp ölmeli midir? Eğer ölüm yoksa yaşamın ne anlamı var ki? (s.64).

Kitaptaki ölümsüzlük temasının dinsel metinlerle ilişkilendirerek okunması da mümkün. Örneğin, Wake Forest Üniversitesi Eğitim Bölümü profesörlerinden Joseph O. Milner ‘Hard Religious Questions in KneeKnock Rise and Tuck Everlasting (KneeKnock Rise ve Ölümsüz Aile Kitaplarındaki Bazı Dinsel Sorular)’ adlı makalesinde bunu yapıyor.

Kitabı 10 yaşındaki bir çocuğun gelişiminin simgesel düzlemde ele alındığı bir metin olarak algılamak da mümkün. Newman ve Newman2 (1991) gelişmeyi psikolojik, çevresel ve biyolojik taleplerle açıklıyor. Her aşamada bireyin farklı psikososyal çatışma ile yüzleştiğini söylüyor. … Orta çocukluk döneminin süren Winnie’nin çatışmasını da üretkenlik/yetersizlik çalışması olarak adlandırıyor. Winnie sorumluluk sahibi mi? Hayatta bir amacı var mı? Ailesinden ve başkalarından bağımsız hareket edebilir, dostluklar kurabilir mi? Kendini değerlendirebilir mi? Yine Newman Newman, kızın bunu ancak bir eğitim süreci sonunda yapabileceğini ileri sürüyor:

‘Orta çocukluk döneminde psikososyal çatışmayı çözümlemenin en önemli parçası bir amaç geliştirebilmektir. Başından beri Winnie bir şeyler yapmak istiyor, ama ne olduğunu bilmiyor. Öncelikle ailesinin kanatları altından çıkması gerektiğini fark ediyor. (‘Burada böyle oturursam hiçbir zaman önemli işler başaramam. Herhalde evden kaçsam daha iyi olacak.’ (s.16)) evden kaçmak ona hemen bir amaç sağlamasa da, sonuçta sağlayabilen bir eğitim sürecini başlatıyor. Tuc’ların eviyle kendi evini karşılaştırması da eğitiminin bir parçası oluyor; kendi evi tertemiz ve tertipli, Tuck’larınki pis ve dağınık. Birbirine hiç benzemeyen, ama her ikisi de bir öteki kadar geçerli tarzların var olabileceğini kavrıyor. Orta okul çağlarında bu bilişsel gelişimin adı somut işlem. ..Anne Tuck’a hapiste yardım etmesi ise ona tam bir amaç veriyor. Başarıyla tamamlandığında, bu görev onun o zamana kadarki gelişiminin son noktası olacak.

Winnie için artık dünya daha büyük. Artık kendi yaşam deneyimlerine sahip. Psikososyal çatışmasını çözümlemesi ona özerk bir kişilik kazandırdı. Hapishane macerasından sonra ailesi ona saygı duymayı öğrendi ve arkadaşları da onunla oynamaya geldiler.’

Her iki durumda da bu ortaya çıkan gerçek şu ki, metin güçlü olduğunda farklı farklı okumalara olanak tanıyor. Böylesine çetin bir temanın (mükemmel) bir çocuk kitabı olarak 27 yıldır var olması, yalnızca seçtiği evrensel tema nedeniyle değil, yazarın gücünden de kaynaklanan bir gerçektir.