International Board on Books for Young People adının baş harfleriyle adı kısaca IBBY olarak bilinen bu örgüt, 1953 yılında Jella Lepman adlı bir Alman’ın öncülüğünde kurulmuş.
Jella Lepman İkinci Dünya Savaşı’nın acılarını yaşamış ve bu acıların “Bir daha asla!” yaşanmaması için insanların yüreğine insan sevgisini çocuklukta yerleştirmek gerektiği, bunu sağlayacak en güzel aracın da çocuk kitapları olabileceği düşüncesiyle bu konuda adımlar atmış. Bugün Jella Lepman‘ın 1945’te Münih’te kurduğu Uluslararası Çocuk Kütüphanesi de yine aynı düşüncesinin ürünü olarak halen dünyanın bütün ülkelerinden çocuk kitabı yazar, çizer, editör ve araştırmacılarına kaynaklarını açmakta, burslar vermekte, bütün dünyadan derlediği geniş koleksiyonuyla konu ile ilgilenenlere hizmet etmektedir.
IBBY, merkezi İsviçre’de olan ve üyeleri de ülkeler olan bir kuruluştur. Ancak ülkeler bu kuruluşa hükümetler aracılığıyla değil, ülke içindeki konu ile ilgilenen gönüllülerin başvurusuyla katılırlar. Bununla birlikte bazı ülkeler kültür bakanlıkları aracılığı ile temsil edilmektedirler. Üye ülkeler merkeze belli bir para ödedikleri ve bu para da gönüllü bireylerin bütçelerini zorlayacak miktarda olduğu için çoğunlukla belli bir parasal kaynağın sağlanabilmesi açısından devlet kuruluşlarının ya da bir ticari kuruluşun desteğiyle yola çıkmak gerekli olmaktadır. Ancak bu kuruluşa üye olduktan sonra yapılacak çalışmaların niteliği kesin olarak bu konu ile gerçekten ilgilenen kimselerin gönüllü çabalarını zorunlu kılmaktadır. Kaldı ki, IBBY merkezi kabul koşullarında ülke adına başvuracak kişilerin ülke içinde çocuk kitapları konusunu gerçekten temsil etme niteliklerine sahip olmaları gerekliliği belirtilmiştir.
Türkiye’nin IBBY’ye ilk başvurusu 1979 ve 1980 yıllarında Prof. Meral Alpay ve Nabey Önder’in düzenledikleri Çocuk Kitapları Sempozyumu sırasında gündeme geldi. Bu başvuru o zaman kabul edilmiş, ancak dışardan gelen bu olumlu yaklaşımın, içerdeki kayıtsızlık ve ilgisizlik karşısında bir iki yıl içinde nasıl başı çeken kişileri de buz gibi soğuttuğuna o zaman tanık olmuştum.
Daha sonra 1982 yılında yukarıda adı geçen kişiler konunun önemini çocuk kitabı yayımlayan yayınevlerine anlatmaya çalıştılar. İlk anda destek gördüler de. On yedi yayınevi bir araya gelip bir vakıf kuracaktı. Bu vakıf çocuk kitapları alanında çalışmalar yapacak, daha sonra IBBY’ye başvurulacaktı. Ancak bu da yürümedi. Yayınevlerinin seçtiği avukatın hazırladığı yetersiz ve usulüne uygun olmayan tüzük nedeniyle vakıf kurulamadı. 1985 yılına kadar konu dondu. 1985’te beş kişi bir araya gelerek yaptığımız bir vakıf girişimi de yine başarısızlıkla sonuçlandı.
1987 yılında yine birkaç kişi toplanıp herhangi bir tüzel kişilik edinmeksizin, gönüllüler olarak IBBY’ye başvurduk ve hemen kabul edildik. Ne var ki bu kez de IBBY’ye yapmamız gereken ödemeyi yapamadığımızdan bu kabul de geçersiz oldu. Bunun üzerine bir kez daha devlet kapısına vardık. Artık ülke olarak Avrupa Topluluğu’na başvurumuzu yapmıştık. Böyle bir konu iyi anlatılırsa kabul görürdü, diye düşündük. Doğrusu zamanın Kültür Bakanı’na yazdığımız mektuplar ses verdi. Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürü Sayın Hasan Duman gerekli finansmanın sağlandığını ve Kütüphaneciler Derneği Ankara Şubesi’ne gönderildiğini söyledi. Bizim de İstanbul Kütüphaneciler Derneği’ne üye olmamız ve bu işi dernek bünyesinde yapmamız gerekiyordu. Çok mutlu olduk, çünkü gerçekte doğrusu da buydu. Derneğin İstanbul Şubesi de çok ilgi gösterdi. Ne var ki, kime sorduksa bir türlü Bakanlıktan Ankara’daki dernek başkanlığına gönderilen IBBY ödemesinin nerede olduğunu öğrenemediğimiz için başvurumuz düşmüş oldu. Şimdi sormak gereğini duyuyorum: Bakanlığın IBBY başvurumuz için İstanbul Kütüphaneciler Derneği’ne havale edilmek üzere Ankara’daki Kütüphaneciler Derneği Merkezi’ne aktardığı tahsisat şu an nerede?
Sonuçta, bu paradan da umudumuzu kestik. Ta ki bir gün Doğan Kardeş’ten Sayın Ergin Telci, Yapı ve Kredi Bankası’nın bu konuda destek olacağı müjdesini verene kadar IBBY Genel Sekreteri Leena Maissen’e neden parayı hâlâ ödeyemediğimizi uygun bir dille anlatmaya çalışmak dışında bu konuda yeni bir girişimde bulunmadık.
IBBY’ye bilmem kaçıncı başvurumuzu özel bir bankanın desteği ile yapmış olduk. 7-8 Eylül 1989 tarihli IBBY Genel Kurul toplantısında başvurumuzun bize kabul edildiği bildirildi. 1 Ocak 1990’dan itibaren IBBY üyesiyiz. Çoğu ülkede devletin doğrudan ya da dolaylı desteğiyle yürüyen bir hayır işi böylece bizde devlet desteğinden yoksun kalmış oldu.
IBBY üyesi olmak bir ülkede çocuk kitabı alanında çalışmalar yapanlara önemli yükümlülükler getiriyor. Hele bizim ülkemizde olduğu gibi bu alanda çalışan insanların sayısı da az ise o zaman bu gönüllü uğraş o birkaç kişi için yıpratıcı bir yük haline gelebiliyor. Öte yandan bu üyelik ‘olmakla ne kazanılacağı’ açısından çok, ‘olmamakla ne kaybedileceği’ açısından önemli. Unutulmamalı ki, Irak ve İran bu kuruluşa üye, üstelik savaştıkları süre içinde bile etkinliklerini sürdürdüler.
Somut bazı yararlarına gelince, örneğin çocuk kitapları alanının Nobel’i sayılan ve her iki yılda bir verilen Andersen Ödülü’ne ancak IBBY üyesi ülkeler aday gösterebiliyor. Bunun dışında çocuk kitapları alanında bilgi ve kaynak alışverişinin sağlanması, uluslararası konferans ve açık oturumları düzenlemek ve buralarda temsil edilebilmek, uluslararası sergi ve yarışmalarda temsil edilebilmek gibi ek yararlar da sayılabilir. Ama farklı bir kültür olarak uluslararası platformlarda var olmak bütün bu sayılanların üstünde bir önem taşıyor.
Doğan Kardeş ve Yapı Kredi Yayınları çocuk kitapları alanında önemli bir adım atmış oldular.