Tenten’in Ardından…

Güneşli güzel bir gün. Tenten ve Kaptan, Sommets otelinde tatildeler. Tenten az önce sırtında çantası, yanında köpeği Boncuk (Milou) ile birlikte tırmandığı dağdan döndü. Yorgun ama mutlu. “Harikaydı,” diyor Kaptan’a, “Sen de gelmelisin bir gün.” “Ben mi? Yok canım,” diyor Kaptan. “Dağları uzaktan izlemek hoş, ama bana kalırsa hepsini dümdüz etmeliler: baksana Nepal’de yine bir uçuk dağa çarparak parçalanmış.”

Sıradan bir gün, sıradan bir dialog, otel lobisinde kağıt oynayarak, kitap okuyarak ve yün örerek sakin bir akşam üzerini yaşayan otel sakinleri. Bu sakinliğin ardında ne denli delice bir serüvenin yattığını ancak sayıları Asteriks ve Red Kit okurlarından da fazla olan Tenten okurları önceden kestirilebilirler. Kaptan’la satranç oynarken uygulamaya başlayan tenten birden “ÇANG!” diye bir çığlık atarak uyanır. Rüyasında, karların içinden ona doğru kollarını uzatarak yardım isteyen Çang’ı görmüştür. Sadık Tenten okurları Çang’ı tanırlar. Sarı Dünyada adlı macerasında uyuşturucu kaçakçılarının peşinden Çin’e kadar giden Tenten Çang adlı Çin’li çocukla orada tanışmıştır. İşte Tenten’in rüyasında karların içinde yardım isteyen Çang bu Çang’tır. İnanılmaz bir rastlantıyla Tenten Çang’ın Himalayalar’da kazaya uğrayan uçakta olduğunu öğrenir. Gazetelere göre kazadan kurtulan olmamıştır. Ama Tenten’e göre gördüğü rüya bir imdat çağrısıdır; Çang ölmemiştir. Gidip onu kurtaracaktır.

İşte Tenten Tibet’te serüveni böyle başlıyor. Himalayalar’dan Belçika’ya ulaşan telepatik mesaj Çang’ı kurtarırken Tenten’in yaratıcısı Herge (Remi Georges) göz yaşartıcı bir dostluk öyküsünü unutulmazlaştırıyor. Belçika’lı çizer için bu serüvenin ayrı bir önemi var. Çang onun yalnızca bir iki serüvende kullandığı bir çizgi-kişi değil, aynı zamanda gerçek bir kişi. Tenten’le Çang arasındaki dostluk aslında Herge ile gerçek Çang arasındaki dostluğun anlatımı.

Herge, çalıştığı haftalık gazetede Tenten’i yayımladığı yıllarda (ilk 1929’da) Tenten’i Çin’e göndereceğini ilan ettikten birkaç gün sonra bir gün mektup alıyor. Brüksel’deki Çinli öğrencilerin papazının yazdığı bu mektupta, “Dikkat,” diye uyarılıyor Herge. “Tenten’i Çin’e yollamak üzeresiniz. Büyük bir olasılıkla Çinlilere örgülü saçlar çizeceksiniz. Oysa Çinliler esaretlerini simgeleyen bu örgülerden çoktan kurtuldular.” Herge hemen gidip papazla tanışıyor. Papaz onu Çinli öğrencilerinden biri olan Çang Çong Yen ile tanıştırıyor. İşte Herge Çin kültürüne ilişkin bilgilerini resim ve heykel bölümü öğrencisi olan bu çocuk kanalıyla elde ediyor. Böylece de Çang serüvenin gidişini önemli ölçüde etkilediği gibi Herge onu da çizip Tenten’le tanıştırıveriyor.

Çang öğrenimi bitince Çin’e dönüyor ve bir süre Herge ile mektuplaşıyorlar. Daha sonra Mao devrimiyle birlikte birbirlerinden haber alamıyorlar. Tenten’in, arkadaşı Çang’ı bulmasından yıllar sonra Brüksel’deki bir Çin lokantasının aracılığıyla Herge de gerçek Çang’ı yeniden buluyor. Bütün bunlar dikkate alınınca Herge’in neden en çok Tenten Tibet’te adlı kitabını sevdiğini anlamak güç olmuyor.

Herge Tenten’i ilk kez 1929 yılında çiziyor. Tenten adının bir anlamı yok. Yalnızca kulağa hoş gelecek bir isim olarak seçilmiş. Haddock bir tür ızgara balığından almış adını. Bir denizci için uygun bir isim. Kara Korsan’ın Hazinesi adlı Haddock’un Dedesinin Red Rackham (Kara Korsan olarak çevrildi) adlı çarpışması anlatılır. İlginç olanı ünlü İngiliz çizer Arthur Rackham’ın sülalesinden birisinin de korsan oluşudur. Herge’nin kahramanlarını isimlendirirken epey kafa yorduğu bir gerçek. Oysa Tenten’i ilk yaratırken hiç de fazla kafa yormadığını ölümünden kısa bir süre önce, Tenten’in 50. yılında yapılan bir röpörtajda itiraf ediyor Herge. Çıkardığı gazetenin birden bir çocuk eki çıkarmaya kalkışmasıyla bir gün içinde ortaya çıkmış Tenten. Önceleri izciymiş, sonra gazeteci olmuş. Amerika’ya gittiğinde izci ve adı Totor, Rusya’ya gittiğinde ise gazeteci ve adı Tim. Herge Rusya serüvenini bir büyükelçinin notlarına dayanarak çizmiş. Devrimi eleştiren ilginç bölümler var. Bunlardan birinde Ruslar Tenten’e bir fabrika gösteriyorlar ve “İşte,” diyorlar, “Fabrikalarımızın bacaları tütüyor. Siz Batılıların söylediği gibi üretimimiz durmuş değil.” Daha sonra Tenten gizlice aynı fabrikanın içine girdiğinde bacanın altında yakılan bir ateşle bacanın tutturulduğunu, fabrikada üretim yapılmadığını görüyor. Herge Tim Rusya’da adlı serüveni daha sonra yeniden yayımlamamış olmasını estetik gerekçelerle açıklamakla birlikte bir konuşmasında o sürüveni bir gençlik hatası olarak unutmak istediğini de söylüyor.

Tenten bütün serüvenlerinde Kaptan ve Boncuk’la birlikte Dr Nicholas Pease’e göre bu bir rastlantı değil. Tenten, yuvarlak yüzü, nokta gibi gözleri, inek yalamış saçlarıyla tip olarak çok basit çizilmiş. Kişilik olarak da, konuşmasıyla da (küfür etmemesi, kendine özgü sözleri olmaması), giyimiyle kuşamıyla da, vücut ölçüleriyle de (ne sıska, ne de üçgen vücutlu) sivrilikleri olmayan bir tip. Öte yandan Kaptan gürültücü, içkici (Tenten içmiyor, Bir serüvende dikkatimi çekti: İçiyor gibi, ama Herge elini ustaca gizlemiş, kadeh olup olmadığı anlaşılmıyor), küfürbaz, öfkeli kaba saba biri. Boncuk ise tatlı ve uysal. İşte Boncuk’la Kaptan’ın bu karşı kişilik yapıları Pease’e göre aslında Tenten’in uzantılarını simgeliyor. Dolayısıyla bir tür bileşik kişi söz konusu. Yani Kaptan, Tenten ve Boncuk üçü tek bir kahramanı oluşturuyorlar. Kaptan bu bileşik kahramanın erkeksi, saldırgan, yıkıcı yanını, Define Adası’ndaki Uzun John Silver ya da Huckleberry Finn’in zalim babasının da dahil olduğu türü simgeliyor. Boncuk ise Pease’e göre, kahramanın korunmaya muhtaç ve yumuşak olan kadınsı yanını oluşturuyor. Tenten ise bu iki tipin ortasında yer alıyor. Görüntü olarak bile Tenten ne Boncuk kadar beyaz ne de Kaptan kadar siyah.

Herge bu tür yorumları her zaman şaşkınlıkla karşılamıştı. Tenten onun için bir çizgi uğraşıydı, hepsi bu. Bu denli ilgi göreceğini kendisi de hiçbir zaman ummamıştı. Ama Tenten tipinin basit ve düz oluşunun tutulmasındaki etkenlerden biri olduğunu kendisi de kabul ediyor. Tenten’i film yapmak için oyuncu aradıklarında bir zenci de Tenten rolünü oynamak için başvurmuş. “Bu da Tenten’in herkesin kolaylıkla özdeşleşmesini sağlayan dümdüz tipinden olmalı,” diyor Herge.

Tenten’in çizgi olarak önemli bir özelliği de fondaki ayrıntılara aşırı derecede verilen önemdir. Balta girmemiş ormanlardaki ağaç türlerinin bile tümüyle aslına uygun çizildiği karelerde binalar, otomobiller, komodinler, pencere kulpları, hayvanlar, köprüler, her tür alet, kılık kıyafet yerli yerindedir. Öte yandan yerli yerinde olmayan birkaç şey var ki, bunlardan biri Tenten’le kadınların arasının olmayışı, öteki de Tenten’le Kaptan’ın yaş farklılığı. Kaptan emekli bir denizci. Tenten ise 14 yaşından sonra elli yılda ancak 17 yaşına gelebildi. Bu ikili arasındaki ilişki ise birçok yerde Tenten’in daha yaşlı ve olgun olduğunu düşündürecek şekilde gelişiyor. Kadınlara gelince… Tenten serüvenlerindeki en önemli kadın Milano Bülbülü Bianca Castajiore. O da korkunç. Herge, serüvenlerinde güzel ve hoş kadın bulunmamasını kadın çizmekten hoşlanmamasına bağlıyor. Diğer bir neden de hoş kadınların serüvenlere bir aşk boyutu katacağından korkması, bunun da karışıklıklara yol açacağı.

Herge birkaç yıl önce öldü. Arkasında elli sekiz yıldır zirveden inmeyen bir çizgi-roman tipi bıraktı. Ölmeden önce, “Tenten benden daha uzun yaşayamaz, benimle biter,” demişti. Doğru, yeni serüvenleri çizilmiyor artık, ama ne Herge ne Tenten ne de De Gaulle’un şu sözleri kolay unutulmayacak: “Benim uluslararası çapta tek rakibim Tenten’dir…”