Az Gittim Uz Gittim. Hamdullah Köseoğlu, Res.: Asuman Portakal, Tudem Yayınları, 2002, 64 sayfa.
“İlksiz zaman içinde, kalbur saman içinde. Yazarlar çizer, çizerler yazar iken. Ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, aynı zamanda dağda kuzu çobanlığı yapıyordum. Koşmaktan düşmekten yoruldum, değneği atıp evin yolunu tuttum. Varıp durdum kapıya, razıydım kırk sopaya. Ben artık çobanlık yapmayacağım, dedim.
Ya koyunlar, kuzular? dediler.
Sayışalım, anlaşalım, dedim.
Ay dediler, vay dediler, haydi bakalım say dediler”
Çoğunlukla hafife alınan bir alan olsa da, çocuk kitapları yazmak nasıl her yazarın düşlerinde bir biçimde yer alıyorsa, çocuk kitabı yayımlamak da hemen hemen her yayımcının uzun veya kısa vadeli planları arasında yer alır. Yetişkinlere yönelik edebiyat, felsefe, siyaset, bilim kitaplarıyla boğuşmanın verdiği yorgunluğu atmanın sevimli bir yolu olarak çocuk kitapları alanının bir çekiciliği vardır. Bu alanın çekiciliğinin yanında üretim ve satışında beklenmedik yükleri barındırdığı da ancak bu alana girdikten bir süre sonra anlaşılır. Şöyle bir örnek verelim, sevimli de görünseler, çocuk ayakkabıları üretmek yetişkin ayakkabıları üretmekten daha zordur.
Türkiye gibi çocuğu bol bir ülkede, çocuklar için kitap üreten yayınevlerinin sayısı yetersiz, bu yayınevlerinin üretim ve dağıtım gücü ise zayıftır. Dolayısıyla, yayınevlerinin, “Bir gün çocuk kitapları yayımlasak” ile başlayan düşlerini gerçekleştirme yolunda zaman yitirmeden adım atmaları gerekir, çünkü şöyle ya da böyle ufku açılacağı muhakkak olan Türkiye’nin yayımcılarının, hatta bu alana bir süre kazanç elde etmemeyi göze alarak yatırım yapmaya nazlanan sermayenin, yarın çocukluğunda kitap okumamış bir hödükler ordusuna söyleyecek sözleri olamaz.
İşte yalnızca bu nedenle dahi, test dergileri alanında bilinen Tudem’in çocuklar için öykü ve masal kitapları yayımlamaya başlaması (ve hatta bu alanda bir yarışma düzenlemiş olması (www.tudem.com)) ne mutlu.
Bir başka mutluluk da, bu yayınevinin çıkardığı kitaplarını gözden geçirirken Hamdullah Köseoğlu’nu ve kitabı ‘Az Gittim Uz Gittim’i keşfetmek oldu. 1945 Kars doğumlu olan Köseoğlu yazmaya yeni girişen bir isim değil. Öykü ve masalları, romanları ve birçok da ödülü var.
Yüksek sesle okuyun
‘Az Gittim Uz Gittim’ ilk anda Pertev Naili Boratav’ın ünlü ‘Az Gittik Uz Gittik’inin girişindeki uzun tekerlemelerle başlıyor ama onlardan farkı Köseoğlu’nun bilinen masalsı sözlerin arasına muzipçe güncel söz oyunları eklemesi. Yani bir yandan “beşik tıngır mıngır sallanırken, yazarlar çizer, çizerler de yazar” oluyor. Bunu yaparken de dilin ritmini ve özellikle çocukları yakalayacak yalın (tüm laf kalabalıklarından arındırılmış) söyleyişleri birbiri ardınca (sanki (veya belki) hiç zorlanmadan, şarkı söyler gibi) sıralayıvermiş: “Uzun hece, kısa hece. / Dağ tepeden neden yüce? / Çok bilinmez bir bilmece. / Niçin çekip gitmez gece?”
Masal, geleneksel bir sevda masalı; delikanlı vurulduğu kızı elde edebilmek için çeşitli sınavlardan geçmek zorunda. Kimi zaman aklını, kimi zaman cesaretini, gücünü, sabrını kullanmak zorunda kalacağı çetin mi çetin üç sınav. İlkinde, “ateşte yanmayan, suda ıslanmayan” şeyi bulacak; ikincisinde kardelen çiçeğini getirecek, üçüncüsünde de sevdalandığı kızla güreşecek.
Konu ne kadar bildik olursa olsun, masalların daha çok ‘konu’ ile değil ‘söyleyişle’ öne çıktığı bilinir. Hamdullah Köseoğlu’nun bu kitabını yalnızca çocuğunuza alıp unutursanız, Türkçemizin ne kadar eğlenceli ve müzikli bir anlatıma olanak verdiğini de bizzat görmezden gelmiş olursunuz. Şunu yapın örneğin: Televizyondaki diziyi izlemekten bir akşamlığına vazgeçin ve bu kitabı yüksek sesle okuyarak bir akşamınızı şenlendirin. Eğer masalların artık öldüğünü düşünmek üzereyseniz, bu kitap sizi bundan alıkoyacaktır. Hem, “su akar da masal durur mu?”