Sakın korkmayın!…

Alacakaranlık Kuşağı Öyküleri. 1. Düzenbaz Vampir, 2. Şeytanın Kara Kedisi, 3. Yeraltı Canavarı, 4. Mor Sinek, 5. Kum Devi. Yazan: Yak Rivais, Çev.: Engin Sunar, Say Yayınları, 2001.

Altı yedi yaşlarındayken mahallemizde bir söylenti çıkmıştı: Bir vampir peydahlanmış! Görenler olmuş! İstanbul’un, daha çok Balkan göçmenlerinden oluşmakta olan yeni bir banliyösünü sarsan bu dedikoduya yetişkinlerinde rağbet ettiğini hatırlıyorum ‘manisi olmayan’ komşuların birbirini ağırladığı akşam sohbetlerinden. Çocuklar durur mu? Komşumuzun sarı saçlı küçük kızına taktık hepimiz; vampirler en çok sarışınları severmiş! Kızcağız ikide bir masanın altına atardı korkudan, biz böyle dedikçe.

Korkardık. Geceden, köpekten, mezarlıklardan, hatta rüzgârın dalgalandırdığı perdeden… Say Yayınları’nın yeni dizisinin ‘Düzenbaz Vampir’ adlı kitabındaki şu satırlar bana vampir sözünü duydukça kendini masanın altına atan sarışın komşu kızını hatırlattı: “… Dehşet verici bir şey! Bir kurukafaydı bu; oyuk burnu, boş göz yuvaları, dökülmüş dişleri vardı. Sırtındaki pis kefenin geniş kapüşonu kemikli alnını örtmekteydi. Ankou, ölüm meleği!… Atlama ipi elinde kalan Marionnik, ‘Şuna bakın!’ dedi. ‘Kesinlikle Dünya Güzellik Kraliçesi olmadığın söylenebilir senin!’”

Kitabın tümünde çocuklar korkunç figürler karşısında benzer tutumu takınıyorlar, yani korkmuyorlar. Sanki mezardan çıkan bir cesetle değil de arkadaşlarından biriyle karşılaşmış gibi rahatlar. Bunun korkuyu sıradanlaştırmak amacıyla yazarın özel bir tercihi olduğunu düşünmek mümkün.

Yazar Yak Rivais 1939 Fransa doğumlu. Eğitmen-yazar olarak verdiği eserler birçok ödül almış. Büyükler için, özellikle de eğitimciler için mesleki kitaplar yazmış önemli bir isim. ‘Düzenbaz Vampir’de tiplere bir bakın: Bir vampir, Yüzyıl Savaşları’nda ölmüş olan Kara Frederik’in hayaleti, yeraltı ve maden cinleri Koboldlar, bir vampir, şeytan… Bakın şu eğitimcinin ettiğine… Eğitim üzerine yazmanın para getirmediğini fark etmiş olmalı, çocuklara mezarlıklarda dolaşan öyküler yazması herhalde bundan.

Ne yapacağız? Yayımcılar olarak, yazarlar olarak, eğitimciler olarak ve anne babalar olarak ne yapacağız? Çocuklarımız bize anlamsız, irkiltici hatta bazen iğrenç gelebilecek olan ölülü, zombili, hayaletli, tabutlu öyküleri seviyorlar. Burada tuhaf bir çelişki var. Biz diyoruz ki, çocuklar okumayı sevmiyor, çocuklar diyor ki, yoo seviyoruz, bakın Harry Potterları nasıl tüketiyoruz. Gelin de karşı çıkın. Deyin ki, “Efendim, Harry Potter kültürümüze aykırı… İçinde büyücüler var… Şu var bu var… Çok reklam yapıldı onun için satılıyor…”

Yetişkinler dürüst olun

Çok reklamı mucize sananlara reklamcılar şunu söylüyor: İyi reklam kötü malı çabuk batırır! Yani her şeyden önce anlaşılması gereken şu ki, çocukların neyi neden tercih ettiğini iyi anlamak ve bu tercihin arkasında ille de yalnızca hınzır pazarlama teknikleri değil, bazen sağlam bir metnin de bulunabileceğini anlamak şart. Alın bizdeki yeni heves macera kitaplarımızı, olayların birbiriyle ilişkilendirilmesinde bile aklı zorlayan yapaylıklar, saçmasapan rastlantılar, tutarsızlıklar, yavanlıklar… Hepsinden önemlisi de şu ki, en eğlenceli olabilecek bir macera kurgusunun ortalık yerinde bile yazarın ahlakçı yanı, çocuğunun doğum günü partisine bile nezaret etmekten kendini alamayan ‘tedirgin anne’ gibi oyuna karışıyor ikide bir.

Oysa ortada bir sorun olduğu gibi, bir çözüm de var. Çözüm de yetişkinlerin kendilerine karşı dürüst olmasından geçiyor.

Çocuklar okumalı mı? Evet.

Her şeyi mi? Evet… Şey.. . Hayır. Her şeyi değil… Neyi?

Bizim istediklerimizi…

O halde cümlemizi doğru kuralım. Biz çocukların kitap okumalarını istemiyoruz. Biz çocukların bizim uygun bulduğumuz kitapları okumalarını istiyoruz.

İşte bu cümleyi kendimize yüksek sesle son bir kez daha söyleyip hemen unutmalıyız. Taze bir başlangıç için bu şart. Sonrası? Sonrası şu: Yazarlarımız oturup vampirli kitap yazsın. İçinde hortlaklar, zombiler, cesetler, hayaletler, cinler şeytanlar olsun. Merak etmeyin, çocuklar o yazılanları gerçek sanıp bunalımlara girmez, yazılanların bir tür oyun olduğunu bilirler. Ama yazarlarımızdan şunu beklemeye hakkımız var: Güzel yazsınlar! Bunun öyle sanıldığı kadar kolay olmadığını o zaman görecekler zaten. Bir zahmet korku ve gerilim edebiyatının dayandığı bazı ana metinleri okumak zorunda kalacaklar. Vampir nedir? Hortlak, hayalet nedir? Zombi nedir? Doğu ve Batı kültüründe bu öğelerin dayandığı kaynaklar nelerdir? Şimdiye kadar yazdıklarımızı bilgilenmeden de yazabildik. Ama işte artık yetmiyor. Çocukların okumak istediği türden kitapları yazabilecek birikime sahip olmadığımızı itiraf etmek yerine, o türü toptan kötülemeyi sürdüreceğiz. Haydi oturun yazın, korkmayın!