Çocuk kitapları yazan ve çizen Fatih Erdoğan aynı zamanda çocuk kitapları yayınlayan bir yayınevinin de editörü. Kendisiyle çocuk kitaplarındaki resimlerin işlevi ve önemine ilişkin bir konuşma yaptık.
Sayın Fatih Erdoğan, resimlerin çocuk kitaplarındaki önemine ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Çocukların özellikle okumayı öğrenmeden önce ve yeni öğrenirken ellerine aldıkları herhangi bir metne resimlerin yardımıyla daha kolay yaklaştıkları artık biliniyor. Önce yalnızca resimlerden oluşan çocuk kitaplarında daha sonra resim-metin oranı birbirine yaklaşıyor. Okumanın iyice ilerlediği yaşlarda ise kitapları resimler değil, metin oluşturuyor.
Şöyle bir düşünce var: Resimler hayalgücünü zayıflatır. Bu görüşe göre çocuk kitaplarının resimlenmesi yanlış mı oluyor?
Çocuklar bir şey okumadıklarında da hayal kurmayı severler zaten, değil mi? Kitaplar çocuklara hayal kurmaları için gerekli malzemeyi verirken resimler de bu malzemeyi somutlaştırmış oluyor. Bu yüzden resimler çok yararlı. Hayal kurmayı engellemiyor, tersine, kızıştırıyor.
Ülkemizde çocuk kitabı resimlemesinde durum nedir? Yeterli nitelikte çizerlerimiz var mı?
Çocuk kitabı resimlemesi konusunda ülke olarak pek gelişmiş değiliz. Bunun ilk nedeni çocuk kitabı yayımcılığı konusunda gelişmemiz olmamız. Yayımcılar çizere iş vermeli ki, çizerlik gelişsin. Tabii bu da yetmez. Çizer yaptığı iş karşılığında şöyle iyice bir para almalı. Yani işin birden fazla boyutu var. Nitelikli çizerlerin var olup olmadığına gelince… Tabii var. Editörlüğüm nedeniyle birçok çizerle doğrudan diyaloğum var. Çalışmalarını sık sık getirip gösteriyorlar ve neler yaptıklarını sürekli izletiyorlar bana. O zaman görüyorum ki, ülkemizin nitelikli çizerlere değil, nitelikli yayınevlerine gereksinimi var.
İyi çizer, kötü çizer nedir?
Çizer dediğimize göre, öncelikle çizerin bir resim sanatçısı olduğunu unutmamak gerekiyor. Yani çizer kendisine ifade tarzı olarak resim sanatını seçmiş bir sanatçıdır. Dolayısıyla da, resim sanatının kendi içinde var olan “iyi resim, kötü resim” değerlendirmesinin dışında kalamaz. Kitap çizerinin ressamdan farkı şu: Ressam konusunu bir yerde kendisi belirler. Kitap çizeri ise bir metne bağlı olmak zorundadır. Hele hele çok küçük yaş çocukları için hazırlanan kitaplarda çizerin metne bağımlılığı daha da önem taşır. Bu anlamda kötü çizerle iyi çizer değerlendirmesine bir de “metne bağlılık” gibi bir etken daha giriyor.
Anne babalar çocuklarına kitap seçerken kitabın resimlerine ilişkin olarak nelere dikkat etmeliler?
İyi bir çocuk kitabı çocuğun sanatla ilk karşılaşması olarak algılanabilir. Çocuğun sanat zevkini oluşturan etkenler çok çeşitli ve bunların başında bence anne babanın sanat zevki geliyor. Sanat zevki sözü ile sınırlamak da doğru değil tabii. Anne babanın nasıl bir ortamda yaşadığı, perdelerin rengi, duvarın badanası, konuşurken seçtikleri sözcükler, dinledikleri müzik, giyiniş tarzları, sofradaki salata tabağının görünümü, kısacası her şey çocuğun zevkini belirliyor. İşte çocuklarımız için seçtiğimiz kitaplar da onlara sunduğumuz yaşamın bir parçası gibi ele alınmak, yaşamın öteki alanlarında gösterdiğimiz estetik kaygılardan ayrı tutulmamak zorunda. Özetle, çocuk kitaplarındaki resimlere ilişkin anne babalara önerilebilecek tek şey resimlerin en az kendi beğenilerine seslenebilir nitelikte olmalarıdır.
Bir de metne uygunluk dediniz…
Evet. Metne uygunluk da yanlış anlaşılmamalı tabii. Çizer metne bağlıdır, ama tutsak da değildir. Öyküyü dilediğince yorumlayabilir. Ancak, öykü mavi şapkalı bir tilkiden söz ederken, resimde kırmızı şapkalı bir tilki varsa özellikle küçük çocuklarda güven sarsıcı oluyor bu.
Peki, çocuk kitabını aşağı yukarı bir değerlendirmeyle saptadık ve aldık diyelim. Sonraki adım nedir? Yani anne ya da baba kitabı çocuğa teslim ettiğinde görevini tamamlamış mı oluyor?
Anne babanın en büyük sorunu zaman. Ama kime “Boş zamanlarınızda ne yaparsınız?” diye sorulsa “Kitap okuruz,” diye yanıtlıyorlar. Bundan da anlıyorum ki kitap okumak herkes için özenilen, prestijli bir şey. O halde “çocuklarla birlikte kitap okumak” diye bir zevkten söz etmenin zamanı geldi demektir. Anne baba mutlaka çocuğuyla (ya da çocuğuna) kitap okuyacak zamanı bulmalı.