Bahçeden Kovulan Çiçek. Hidayet Karakuş, Bilgi Yayınları, 2001, 74 sayfa.
Çocuk yazarlarının iyisi öğretmenler arasından mı çıkar? Bu meslek grubunun ana malzemesinin çocuklar olması onlara böyle bir ayrıcalık sağlar mı?
Aslında birinci sınıftan başlayarak bir sınıf dolusu çocuğun gün gün büyümesini izlemek, bu büyüme sürecine en büyük katkıyı yapan kişi rolünü üstlenmek gerçekten de çocuklarla ilgili birçok gözlemsel bilginin elde edilmesini sağlayabilir. Çocukların çevreleriyle ve birbirleriyle ilişkilerini izleme şansı bir yazar için eşi bulunmaz bir nimettir. Ancak…
Çocukları yakından izleyebilme şansı, bir yazar için ancak yararlanılacak bir ‘kaynak’ olarak önemlidir. Bazen bir ilham kaynağı, bazen hoş bir espri, bazen farklı ve şaşırtıcı bir davranış, beklenmedik bir tutum… Bütün bunlar bir öğretmen için deneyim zenginliğidir, onun öğretmenlik anılarına katkıdır, ama bu öğretmen aynı zamanda bir yazarsa, bütün bunlar onun için edebi malzemedir. Bu malzemeden öğretmenin yararlanma biçimi pasiftir, en fazla eşe dosta anlatır, oysa yazarın ki aktiftir, bu malzemeyi yoğurur, onunla yepyeni bir şey yapar ve kendi dışına çıkarır. Başka bir deyişle, sıradan olanı sıradışı olana çevirir. Grimm’lerin derlediği ünlü ‘Rumpelstiltskin’ (Değirmencinin Kızı) masalındaki cüce bir oda dolusu samanı altına çevirir. Roni Natov* bunu, sanatın tarifi olarak algılamak gerektiğini söylüyor: Sıradan bir madde olan samanın sıra dışı değerli bir maddeye, altına dönüşmesi Natov’a göre sanattır.
Öğretmen olmak, iyi yazarlığın ön koşulu olmadığı gibi, yazarlığı garantilemiyor da. Yazarlığın bambaşka koşulu var: Yazar olmak. Bizde öğretmenlik mesleğinden gelip de, bir yandan çocuklara yıllardır kitap yazan, bir yandan da öğretmenlik mesleğinin biriktirdikleriyle yetinmeyip, bilimkurgu, mizah, gençlik romanları gibi türleri deneyen yazarlar vardır. Bu yazarların eserleri kitap okuma alışkanlığının aşılanmak istediği ilkokulun ilk yılları için son derece önemli bir açığı kapatmaktadır. Bu yazarların beslendikleri kaynak öğretmenlikleri, dolayısıyla çocukların kendileri olduğundan okunma şansları daha yüksek olmaktadır. Bu yazarların dışında, ‘öğretmen/yazar’dan çok, bir tür ‘tüccar/yazar’ olarak adlandırılabilecek olanları için okul, bir aralar beslenme kaynağından çok, parasal bir nasiplenme kaynağıydı. Bu yazarlar ‘ihtiyaca göre’ yazarlar, öykü lazımsa öyküye, roman lazımsa romana yönelirler, hiçbiri lazım değilse oturup ‘Belirli Günler ve Haftalar’ türü kitaplar yazarlardı. Daha sonra, çocuklar talep etmediği halde bu kitapları onlara tanıdık öğretmen aracılığıyla satmaya çalışırlardı. Çocuklar, ‘Öğretmen istiyoo’, diye velilerinden para isterler, velilerse ‘Çocuğum okuyup adam olacak!’ diye düşündüklerinden fazla sorgulamadan bu parayı verirlerdi.
Sınıfta okunabilecek bir kitap
Hidayet Karakuş, öğretmen/ yazar tanımına uyan, edebiyata ve dile saygısını ön planda tutarak yazan, yazarlığını öğretmenliğine katan yazarlarımızdan. Anlatmayı seven, öykülerinde sürekli konuşan, heyecanlı bir yetişkin vardır. Ama bu kitabı öyle değil. İlk öyküsünde çocuklar okul bahçesindeki bir ağacın cinsini merak ediyorlar. Bu merak daha sonra, ciddi bir araştırmaya dönüşüyor ve çocuklar o hep istediğimiz, merak eden, sorgulayan, soru sormaktan korkmayan, girişken bireylere dönüşüyorlar. Sınıfta okunup üzerinde konuşulabilecek bir kitap. Okurken hiç takılmıyorsunuz, ağaçların arasında huzurlu bir yürüyüş yapar gibi kitabın sonuna erişiyorsunuz.
* https://pdfs.hu/doc/64c7d268/the-dwarf-inside-us:-a-reading-of-rumpelstiltskin–roni-natov–