Okuma bizde daha çok tahsil etme anlamında kullanılır ve anlaşılır oldu. Çocuk kitabı denince de akla ilk gelen galiba okul ve okulda okunan ders kitapları, Ya da hiç değilse, ders kitabı olmasa da, çocuğun öğrenimine bir biçimde yararı olabilecek kitaplar. Bu anlayışın en belirgin göstergelerinden biri çocuğuna kitap seçen yetişkinin kitapları çocuğun öğrenimine göre kategorize etmeye çalışması. Örneğin “üçüncü sınıfa göre kitap, ya da ortaokula göre kitap” gibi. Zaman zaman bu tür söyleyiş çocuğun yaşını belirtmenin pratik bir yolu olarak kullanılmaktaysa da, çoğu kez çocuk kitabı ile okul öğreniminin bir arada algılanmasının bir işareti.
Ders kitapları, öğrenim programını içerdiği, belli bir zaman dilimi içinde çocuğa aktarılması uygun görülmüş bilgilerin yer aldığı basılı materyal olarak tarif edilebilir. Bu kitapların var oluş nedeni okulda verilen eğitimdir ve doğal olarak bu kitaplar okul açılırken alınıp, okul tatile girerken, bütünleme sınavları da atlatılınca bir kenara atılır.
Çocuk kitapları ise yetişkinlerin okudukları roman, öykü, şiir, deneme, araştırma/inceleme, gezi, tiyatro vb. edebi türlerin belli bazı biçimsel özellikleriyle çocuklara uygun hale getirilmiş olanlarına verilen genel addır. Yani çocuk kitaplarının okulla, öğrenimle, öğretimle doğrudan bir ilişkisi yoktur.
O halde neden yaygın olarak okul ile çocuk kitapları arasında birebir bir ilişki varmış gibi davranılır? Bunun çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenlerden birincisi ve en önemlisi, çocuğun okumayı öğrenme sürecinde kitapla olan zorunlu ilişkisidir. Çocuk okumayı yalnızca ders kitaplarını okumak için öğrenmez. Okumak onun için yşaam boyu kullanacağı bir ustalığı elde etmektir. İşte çocuk, yaşamının bu önemli aşamasında en büyük yardımı ders kitaplarından değil, çocuk kitaplarından görür. Dolayısıyla da, çocuk kitaplarıyla okulun, özellikle okumanın öğrenildiği ilkokul birinci sınıfta içiçe algılanması doğaldır.
İkinci neden, çocuk kitabı yazan yazarların tutumundan kaynaklanmaktadır. Çocuk kitabını, tıpkı yetişkinlerin romanları, öyküleri, şiirleri gibi edebiyat ürünleri olarak değil de, çocuğu daha da iyi eğitmek için araç olarak gören yazarların bu tutumu ister istemez çocuk kitabınında okulda verilen eğitimin devamı olarak, onu tamamlayıcı, pekiştirici, çocuğa okulda yeterince verilemediği inanılan dersin bir kez daha, iyice kafasına sokulması için bir araç olarak algılanmasına yol açmaktadır. Oysa, çocuk kitabı edebi türlerden biri veya ötekinin çocuk okura sunulduğu bir araçtır yalnızca.
Eğitim döneminin yalnızca ders kitaplarıyla değil, edebi kitaplarla da zenginleştirilmesi, çocuklarımızın derslerinin yanısıra başka kitaplar okumaya yöneltilmesi onları derslerinden uzaklaştıran, okul başarılarına köstek olan etkinlik değil, tersine, derslerinde (ister matematik olsun o ders, ister tarih) daha nesnel, daha kavrayışlı, sonçu olarakta daha başarılı olmalarını sağlayacak bir etkinliktir.
Hangi kitaplar mı? Bunu belirlemek anne-babaya ve öğretmenlere kalıyor. Çocuk üzerinde etkisi olan bu kişiler öncelikle kendi beğeni ölçülerini dikkate almak zorundalar. Ama özen gösterilmesi gereken konu şudur: Eğer okumayı gerçekten sevdirmek istiyorsak, sevilebilecek kitaplar okutmalıyız çocuklarımıza. Kötü bir dille yazılmış, hiç eğlenceli yanı olmayan (yani güldürmeyen, hüzünlendirmeyen, heyecanlandırmayan, meraklandırmayan) yalnızca bayat öğütler veren kitaplarla nasıl okuma zevki aşılayabiliriz ki?..