Kitap sevgisini okul öncesi çağda aşılayın…

Canset’in Günlüğü. Yazan: Anne Fine, Çev.: Zarife Bilgin Ergüden, Resimler: Kate Aldous, Yapı Kredi Yayınları, 2000. 50 sayfa.

Yazarın 1996’da “Jennifer’s Diary” adıyla yayımlanan kitabının Türkçe’deki ilk baskısı zarif bir dostluğun kısa bir öyküsü Canset bir günlüğe sahiptir. Her gün için süslü boş sayfaları olan bir günlüktür bu ve Canset’in yapması gereken, bu sayfalara her gün bir şeyler yazmaktır. Ama bunu bir türlü yapamaz. Çoğu boş olan sayfalara birer cümleden başka yazacak bir şey bulamaz. Oysa sınıf arkadaşı Aylin her gün için mutlaka yazacak bir şeyler bulmakla kalmamakta, hatta Canset’in yazmayı başardığı kısa cümleleri de devam ettirerek uzun öyküler oluşturmaktadır. Canset bunu kıskanırsa da bir yandan Aylin’in bu özelliğinden gizliden gizliye hoşlanmaktadır. Aylin defterin bütün boş bulduğu sayfalarını doldurur ve günün birinde günlüğe sahip olmak ister.

Gerçekten de defteri daha iyi değerlendiren kişi o’dur. Ancak Canset defteri ona vermekte biraz tereddütlüdür.

“Canset’in Günlüğü” ilk anda insana Cyrano de Bergerac ile Christian’ın ilişkisini hatırlatıyor. Hani Roxane’e sevdalı olan Christian güzel sözler söylemeyi başaramadığı için, yine Roxane’e gizli bir aşk beslemekte olan Cyrano’nun güzel konuşma yeteneğinden yararlandığı ünlü balkon altı sahnesini. İnce esprilerle örülmüş bir metin, ancak kitaptaki isimler Türkçeleştirilmişken, örneğin Münevver Hanım, Zeynel Bey, Hatice Hanım gibi isimler kullanılmışken para birimi olarak ‘peni’ sözcüğünün kullanılması pek uygun olmamış. Belki de isimleri Türkçeleştirmek gerekmezdi.

Okul öncesinde kendilerine kitap okunan çocuklar daha sonra ki yıllarda kitapla daha yakın ilişki kurarlar. Ancak bunun bir koşili vardır. Çocuklar bu yaşlarda kendilerine okunan kitaptan olumlu etkilenmiş olmalıdır. Okul öncesi dönem çocukları tümüyle benmerkezci bir yapıya sahip olduklarından kitap seçerken onların yakın çevresinde olup bitenlerle veya onların sorunlarıyla ilgili konuların işlendiği kitapları yeğlemelidir.

‘Ben Sudan Korkmam’ son derece sevimli resimlerle anlatılmış bir havuza gitme öyküsüdür. Ege ve Müge adlı ikizlerin üstüne kurulan bu öykü, dizisinde büyük olan Ege’nin kendini sürekli Müge’yle kıyaslaması hep büyüme güdüsünün sonucudur. Müge büyük havuza gidemez, ama Ege gider. İlk denemesinde başarılı olamasa da en azından bunu deneyecek cesarete vardır.

Kitabın çevirisindeki bir aksama metni algılamayı biraz duraksatıyor ama birbirini tehlikeli bir biçimde havuza iten, Ege’nin kafasını yine tehlikeli bir şekilde suyun dibine bastıran çocukların gösterilmesi öykünün gerçek hayatla bağını sağlam kurmasını sağlıyor.