Dünya barışı için kitap dostluğu…

Doğan Kardeş, (1989)14; 14.

Çocuk Kitapları ve IBBY

Kitaplığınız var mı? Hiç kaç kitabınız olduğunu saydınız mı? Yok yok, kitap sevginizi kitaplığınızdaki kitapların sayısı ile ölçecek değilim tabii. Eminim kitaplığında yeterince kitabı olmayan, hatta kitaplığı bile olmayan ama kitapları delice seven nice arkadaşınız vardır. Eğer yaşınız nedeniyle hâlâ ‘çocuk’ deniyorsa size o halde sizin okuduğunuz kitapları da büyükler çoğunlukla ‘çocuk kitabı’ diye adandırıyorlar demektir. Büyüklere bakmayın siz. Her şeyi böyle adı belli kategorilere ayırmayı severler. ‘Çocuk kitabı’ derler, ‘çocuk parkı’ derler, ‘çocuk oyunu’ derler. Oysa bilirsiniz, babanız piknik yerinde nasıl da keyifle saklambaç oynar sizinle birlikte, hatta yorulur da terli terli su bile içer ‘çocuklar gibi.’ Büyükler her şeyi adı belli kategorilere ayırmayı severler demiştim ya; işte kitapları da ayırmışlardır aynı şekilde. Bazı kitaplara çocuk kitabı derler, ötekilere yetişkin kitabı. Oysa örneğin hepimizin zevkle okuduğu Küçük Prens’i hangi kitaplığa yerleştireceklerini kestiremezler bir türlü. İlahi büyükler! Şaşırıp kalırlar, büyüklerin kitabı mı bu, yoksa çocukların mı? Oysa edebiyatın da böyle kategorilere sığacak bir yanı yoktur ama işte yüzyıllardır böyle bir ayrım yapılagelmiş. Daha çok çocukların okumaktan hoşlandığı kitaplara çocuk kitapları denmiş.

ROMAN OLAN KEÇİLER, TAHTADAN KİTAPLAR

Çocuk kitaplarının tarihi kitapların tarihiyle aynı ama şunu hiç unutmamak gerekiyor ki, tıpkı kitapların tarihinde olduğu gibi çocuk kitaplarının tarihi boyunca da çocuk kitapları hem biçim hem de içerik olarak çok değişiklikler göstermiş. Örneğin, kil tabletlerin ardından, çok eski çağlarda papirüs denilen sazlar üzerine yazılarak oluşturulmuş kitaplar. Parşömen ise keçi derisi. Bir ara papirüs sıkıntısı yaşanınca Anadolu’dan Mısır’a keçi derisinden yapılan bu parşömenlerden bile gönderilmiş. Zavallı keçiler! Düşünebiliyor musunuz, kırlarda otlayıp dururken bir romanın yalnızca iki sayfası olmak için boğazlanıveriyorlarmış. Evet, bir keçiden iki sayfa çıkıyormuş yalnızca! Neyse, kitaplar içerik olarak da çok değişmiş tabii. Bundan birkaç yüzyıl önce çocuklar çocuk olarak değil de ‘boyu kısa yetişkinler’ olarak kabul edilirlermiş. Dolayısıyla giyimleri kuşamları, davranışları, konuşmaları ile tıpkı büyükler gibi davranmaları beklenirmiş. Yani koşup oynamaları, yüksek sesle gülmeleri, yemek yerken üstlerine dökmeleri şiddetle kınanırmış. İşte bu zamanlardaki çocuk kitaplarında da büyükler hep çocuklara nasıl büyükler gibi davranılacağını anlatan, onlara davranış ve terbiye dersleri veren kitaplar yazarlarmış. Hatta bu kitaplardan biri çok ilginç, tahtadanmış. Hani mutfaklarda üzerinde ekmek kestiğimiz bir tahta var ya. Onların incesi. Sapındaki delikten geçirilmiş iple çocukların boyunlarına asarmış yetişkinler bu ‘kitabı’. Nereye gitseler hep boyunlarında dursun ve ikide birde elleriyle şöyle bir doğrultup da okusunlar diye. Ne mi yazıyormuş bu kitaplarda? Ahlak dersleri, görgü kuralları ve alfabe.

Gelelim günümüze… Kitaplarımız artık cicili bicili güzel kâğıtlara basılıyor. Çocuk kitapları konusu da artık başlı başına bir konu. Birçok insanın üzerinde ciddi ciddi çalıştığı heyecan dolu bir uğraş alanı. Kitaplığınızdaki kitaplardan birini şöyle elinize alıp bir inceleyin. Belki yalnızca kâğıt ve karton bir kapaktan oluşmuş basit bir ürün gibi görünüyor ama aslında yazarı, çizeri, editörü, dizgicisi, düzeltmeni, grafikeri, basımevi, ciltevi, dağıtımcısı ve kitabeviyle bir kitap kitaplığınıza gelene kadar kaç elden geçiyor bir düşünün.

BİRBİRLERİNİ SEVMEYİ ÖĞRENEMEYEN İNSANLAR

Dünyada çocuk kitaplarının güzelleşmesi ve daha çok çocuğun eline bu güzel kitapların ulaşabilmesi için bu alanda gelişmiş ülkelerde yayınevlerinin ve kütüphanelerin yanı sıra bazı özel kuruluşlar da çaba gösteriyor. Çocuk kitaplarının daha çok çocuk tarafından okunmasının çok özel bir önemi daha var. Birinci ve ikinci dünya savaşlarını yaşayan dünya, kanla ve acılarla geçen uzun yıllardan sonra demişler ki: “Eğer dünyanın bütün ülkelerindeki insanlar birbirlerini sevmeyi öğrenselerdi savaş denen bu illet belki de olmazdı!”

Akla yakın bir düşünce, değil mi? İşte bu düşünce doğrultusunda şu güzel kararı almışlar: “İnsanlara kültürlerini tanıtıp sevdireceğiz ki böylece çocuklarımız büyüdüklerinde komşularını yok ederek değil, onların kendilerinden farklı olmalarını içlerine sindirerek, bir arada, barış içinde yaşamayı öğrensinler. Bunu başarmak için de elimizde çok güzel bir araç var: Kitaplar, çocuk kitapları!”

Bunun üzerine dünyada çocuk kitapları ile ilgili kim varsa bir araya toplanmış ve 1953 Uluslararası Çocuk ve Gençlik Yayınları Örgütü’nü (International Board on Books for Young People) kurmuşlar. Kısa adı IBBY olan ve Jella Lepman adlı bir hanımın öncülüğü ile kurulan bu örgütün merkezi İsviçre’de. Dünya’daki 45 ülke de bu merkeze bağlı olarak kendi sınırları içinde bu örgütün amaçlarına uygun çalışmalar yapıyor. Yani o ülkede çocuk kitaplarının gelişmesi için yazar, çizer ve yayımcılara bilgi ve kaynak sağlıyor, yarışmalar düzenliyor, ülke içindeki dikkate değer çalışmaları dünyaya tanıtıyor, uluslararası sergi ve yarışmalarda o ülke sanatçılarının temsil edilmesi için yardımcı oluyor, yol gösteriyor.

DOĞAN KARDEŞ’İN ÖNCÜLÜĞÜ

Bir ülkenin IBBY üyesi olmak için önce kendi sınırları içinde ulusal bir kurul kurması gerekiyor. Çoğunlukla çocuk kitapları alanında emek harcayan kütüphaneci, araştırmacı, yazar, çizer, editör ve çocuklara yönelik ürünler veren sanatçıların bir araya gelerek oluşturduğu kurul kurulduktan ve bazı çalışmalar yaptıktan sonra İsviçre’deki merkeze başvurarak ülkeleri adına IBBY’ye katılmak istediklerini bildiriyorlar. Eğer IBBY merkezi o kurulun ülke içinde çocuk kitapları konusunu yeterince temsil edebileceğine inanırsa üyelik başvurusunu kabul ediyor. Peki, bu kurulu oluşturanlar bu işten ne elde ediyorlar diye sorarsanız, hiç. Kendileri için bir şey elde etmiyorlar, ancak ülkelerinde, çocuk kitapları alanında çalışmalar yapılması, ülkelerinde çıkan çocuk kitaplarının dünyaya tanıtılması doğrultusunda yararlı bir hizmet yaptıkları için çok seviniyorlar ve gururlanıyorlar.

IBBY’ye Türkiye ilk olarak 1979 ve 1980 yılında başvurdu. O iki yıl Prof. Meral Alpay ve Nabey Önder ilk kez çocuk kitapları alanında uluslararası konuşmacıların da katıldığı birer konferans düzenlediler, çocuk kitapları alanında ödüller verdiler, ülkemizdeki bazı güzel çocuk kitaplarının dünyaya tanıtılması için yazılar yazdılar bibliyografyalar yayımladılar. Ama o zamanki bu çok güzel çalışmalar güçlü parasal kaynaklara dayanamadığı için süremedi. Sonraki yıllarda aynı doğrultuda çabalar gösterildiyse de ancak Doğan Kardeş’in desteği ile ve bu konuya sahip çıkmasıyla gecikmiş bir adım atılabildi. Şimdi ülkemiz çocuk kitapları alanında en seçkin isimlerinden oluşan bir kurul ile IBBY’de temsil edilecek. Ne güzel!