Milena Lukesova ile söyleşi
Bookbird dergisinin aralık 1987 sayısında iki çocuk kitapları yazarıyla yapılmış söyleşilere yer verildi. Bu yazarlardan biri Çekoslovakya’dan Milena Lukesova öteki de ülkemizden Yalvaç Ural. Lukesova, Albatros Yayınevi’nde editör, Yalvaç Ural Milliyet Yayınları’nda Kardeş dergisinin yöneticisi. Yalvaç Ural’a 1987 yılında Polonyalılarca çocuklar için yaptığı çalışmalar göz önüne alınarak Gülümseme Nişanı verildi. Her iki yazarı tanıtan yazılarla söyleşileri birlikte sunuyorum.
Milena Lukesova, 1922 doğumlu Çekoslovakyalı bir ozan. Edebiyat yaşamına çevirmen ve kuramcı olarak başlamış. Üniversiteden sonra Albatros Yayınevi’nde çocuk yayınları editörlüğü yaparken de yazarlığa başlamış. Bugüne değin tam 25 kitabı yayımlanmış.
1985 yılında Albatros Yayınevi’nin her yıl verilen özel ödülü Lukesova’nın şiirlerinin toplandığı Nahey v trni (Böğürtlenler Arasında Çıplak) adlı kitabına verilmiş. Buluğ öncesi çocuklarda çok sevilen bu kitap alışılmışın dışında bir biçim ve öze sahip. Lukesova’nın özlü dizeleri buluğ şaşkınlığını yaşamaya başlamış çocuklarca çok sevilmiş.
Milena Lukesova daha önce de 1968 yılında Backury z mechu (Yosun Terlikler) ve 1981 yılında Jak je bose noze v rose (Yalınayak Çiyin Üstünde) adlı kitaplarıyla Albatros Ödülünü almıştı. Her iki kitap da okul öncesi çocuklar için yazılmış, yazarın bu yaş grubuna özel bir önem verdiğini gösteren örneklerdir.
_ Çok küçük çocuklar için yazma üzerine neler söyleyebilirsiniz?
LUKESOVA _ Çocuk için yazılmış bir kitap her şeyden önce çoçuğa seslenmelidir, tabii eğer iletmek istediğimiz duygu ya da düşünceyi algılamasını istiyorsak. Çocuğa seslenmekle kendimiz için bir daha asla geri dönülmez olan bir dünyaya yönelmiş oluruz. Çocuk edebiyatına rastgele yaklaşmak cezasız kalamayacak bir suçtur. Çok ünlü bir yazar bile olsanız böyle bir gaf sizi yerle bir edebilir. Çocuklar için yazmak yazarın girebileceği en çetin sınavdır. Profesyonel ustalık ve yetenek başarı için yetmez; bu aynı zamanda yazarın temel insani özelliklerine de bağlıdır.
_ O halde çocuklara nasıl yaklaşılabilir?
LUKESOVA _ Küçük bir çocuğa yaklaşmak, onun dünyasının o ulaşılması güç yalınlığına erişmek ancak gerçek sanatla mümkündür. En iyi araç da hiç şüphesiz şiirdir. Bununla yalnızca şiirleri değil şiirsel olanı kastediyorum. Şunu kabul etmeliyiz: Çocuk en büyük ozandır, ne yazı makinesine ne de kafiyeye ihtiyacı vardır onun. Çocukluğun her anı şiirsel bir olaydır.
_ Edebi bir çalışma sizin için nasıl başlar?
LUKESOVA _ Çocuk, çocuğun masumluğu, uyum ve sıcaklık arayışı benim odak noktamdır. Yazarken önceden belirlenmiş bir programım yoktur. Ufku tarayarak işe başlarım; uzun ve çetin bir süreçtir bu. Ama uzaklardaki çocuğun varlığını sezdiğim anda net bir şeyler söylemem gerekir artık. Biraz deneme yanılma ile olur bu, bir sürü çıkmaz sokakta gereksiz yükleri atıp rahatlarım.
Çocuk amansız bir eleştirmendir; iyi kitabı kötü kitaptan kolayca ayırıverirler. Onlar için iki seçenek vardır: Severler ya da sevmezler.
_ Çocuklar için yazmanın kolay olmadığı anlaşılıyor. Sizin bi güç işi seçmenizin nedeni?
LUKESOVA _ Uzun yıllar bir yayınevinde editörlük yaptıktan sonra yazmaya başladım. İlk yazmaya heveslenmem Sovyet yazar ve kuramcı Kornei Chukovski’nin Beşten Beşe adlı kitabını dilimize çevirmemle başlar. Chukovski’nin yapıtı çocuklar için yazmanın önemini ve çocukluğun yazar için ne zengin bir esin kaynağı olduğunu öğretti bana. Çocukluk yıllarının o mucizevi ve olağanüstü hayal gücünü, çocuğun zihinsel ve dilsel potansiyelini farketmemi sağladı. Çocukluktaki doğallık, keşfetme dürtüsü ve yaratıcılık müthiş!
_ Bayan Lukesova , eleştirmenler genellikle sizdeki ekonomik sözcük kullanımına dikkati çekiyorlar. Sözcüklere son derece hakimsiniz. İnce bir mizah unsurunu alışılmışın dışında sözcüklerle ya da sözcük gruplarıyla iletiyorsunuz. Ayrıca çocukların çok hoşuna giden bir konuşma ritmini yakalamışsınız. Zorlanmadan kendiliğinden oluşan bir atmosfer… Mini öyküleriniz biraz da bu nedenle önemli. Bütün bu özellikler nereden geliyor?
LUKESOVA _ Çocuğa ulaşabilmek için gösterişli sözcüklerden kurtulmak gerektiğini öğrendim. Rengin ve resmin metne eşlik etmede çok güçlü birer yardımcı olduklarını farkettim. Çocuk, resmi sözden daha çabuk algılar. Okuma yazma öncesinde bu resim çocuk için çözülecek bir şifredir. Bu düşüncelerle resim-kitap türünün önemini kavradım. Bu türde resim anlatıyor her şeyi. Çizer; yazarın ayrılmaz bir parçası durumunda ve anlatılmak isteneni birlikte işliyorlar. Sözcükler çoğunlukla fonda kalıyor ve ancak gerektikçe öne çıkıp öyküyü yönlendiriyor. Başarının sırrı gerçekliğin önemsiz gibi görünen yönlerine projektörü tutmak. Bu yönler ki, adalet, düzen, doğruluk hakkında çok önemli şeyler söylerler. Çocuklar büyüklerin hiç etkilenmediği bu şeyleri heyecanla karşılayabilirler. Tabii doğrunun dile getirildiği can alıcı noktanın yanı sıra bir kitap çocuğu eğlendirecek olanakları da vermelidir.
_ Çocuğun her zaman asıl ilgi alanınız olacağı anlaşılıyor. Bu ortaklığı nasıl tanımlarsınız?
LUKESOVA _ Yalın bir gerçekliğin altını çizmeme izin verin: Bir çocuk kitabı çocuğa soluk alacak bir boşluk bırakmalı, mekan geniş tutulmalı ve olay ilginç olmalı ki çocuk şiirsel olanı keşfedebilsin.
Bir yazarın düşebileceği en büyük tuzaklardan biri de kendi çocukluğunun öykülerine sızmasıdır. Bu türde yazmanın yabancılaştırıcı bir etkisi vardır. Yazarı, “bugün ve şimdi” kaygısı yönlendirmeli; çünkü çocuk şu anla ilgilidir. Her adımda kendi benliğini kavramaya, sevgiye, desteğe ve dostça olmayan bir dünyaya ve çevresindeki cahil büyüklere karşı doğrulanmaya olan ihtiyacı ortaya çıkar.
İnanıyorum ki, çocukluk insanlık birikiminin keşfedilmemiş bir hazinesi ve yine inanıyorum ki, çocuğun beklentilerini karşılayabilecek alçakgönüllü ama etkili bir araç iyi bir kitaptır.
Yalvaç Ural ile söyleşi
_ Yazarlığa nasıl başladınız?
URAL _ 1945 yılında Konya’da doğdum. Memur bir ailenin çocuğu olduğum için, yaşamım yurdun çeşitli il ve ilçelerini dolaşarak geçti. Bu yüzden tam yedi ayrı okulda öğrenimimi tamamladım. Ama bu ilginç yer ve yörelerin, başlayıp biten arkadaşlıkların edebiyat yaşamımda büyük ve derin etkileri oldu.
_ İlk okuduğunuz kitabı anımsıyor musunuz?
URAL _ İlkokul ikinci sınıf öğrencisiyken Kumsaldaki İnci adlı kısa bir roman ilk okuduğum kitaptır. Daha sonra da Kaptan Nemo’nun Serüvenleri adlı bir çizgi roman okumuştum.
_ Çocukken kitap okur muydunuz? Sizin çocukluğunuzda çok çocuk kitapları var mıydı?
URAL _ Çocukken çizgi romanların dışında pek kitap okumazdım. Küçük bir kasabada oturuyorduk. Zaten kitap edinme olanağım da yoktu. Üstelik gezici bir sinema vardı, o da yaz aylarında ayda bir gelirdi. Babam arada sırada kente alışverişe gider, kardeşimle bana kitap alır gelirdi. Bir de doğum günlerimde annem kitap armağan ederdi. Bunların içinde en sevdiğim kitap, Denizler Altında 20.000 Fersah adlı romandı. Daha önce çizgi romanını okumuş olmama karşın bu romanı çok severdim. Şimdi bile, en sevdiğim romanlar arasında bu kitap gelir.
_ Çocukken en çok ne tür kitapları severdiniz?
URAL _ Çizgi roman türü kitapları. Bir de fantastik öğelerin ağırlıkta olduğu yapıtları. Hiç unutmam, Uçan Halı adlı bir filmi, tam yedi kez seyretmiştim.
_ İlk yazdığınız çocuk kitabı hangisi? En çok sevdiğiniz kitabınız hangisi?
URAL _ Bir Gök Dolusu Güvercin: O küçük kasabadaki arkadaşlarımı, zamanı değerlendirebilmek için, çocuk aklının kendine oyun ve oyuncak yaratabilmekteki gücünü sergilemeye çalıştım, bu öykülerde.
URAL _ Gülümseme Nişanı, çocukların verdiği bir ödül olduğu için benim yazın yaşamımda önemli bir itici güç olmuştur. Adımın ve kitaplarımın yaygınlaşmasını arttırmıştır inancındayım. Ayrıca çalışmalarımı hızlandırdığını da söyleyebilirim.
_ Şu sıralar üzerinde çalıştığınız bir kitabınız var mı?
URAL _ Şu an üzerinde çalıştığım, iki kitap var. Biri üç yıldır yazdığım bir uzun öykü. Öteki de batık bir adanın öyküsü.
_ Türkiye’de çocuk kitaplarının durumunu nasıl görüyorsunuz?
URAL _ Türkiye’de çocuk kitapları çok hızlı bir gelişim içinde değil. Aslında klasik çocuk kitapları sayabileceğimiz ürünlere hala kavuşmuş değiliz. Üç beş sağlıklı kitap bu gelişim için yeterli değil. Ama çocuk mantığını yakalamış, gönül vermiş usta yazar ve çizerlerimiz var. Sonuç olarak, pek iç açıcı değil desem umarım ayıp etmiş olmam.