Bu kadar kolay mı?…

Meçhul Kurtarıcı. Tacim Çiçek. Res.: Pınar Yeşilnacar, Say Yayınları, 191 sayfa.

Tipik bir Brezina macerası başlangıcı… Tatilde kayak merkezine ziyaret… Tabii ki bizde olsa olsa burası Uludağ olurdu. Otelde saçma nedenlerle yalnız bırakılan on yaşında çocuklar… Babasıyla kayak yarışmasına hazırlanmakta olan Seçkin, babanın inanılmaz aymazlığıyla dağda kayboluyor ve babası her nedense çocuğunu en son kaybettiği yerde arayacağına otele dönüyor… Birden bastıran tipi ve bu nedenle çocuğu arayamayan güvenlik kuvvetleri… Eh, olabilir… Seçkin başını bir dala çarpıp bayılabilir ve oralardan geçmekte olan bir avcı onu bir mağaraya götürebilir… Çocuk baygın ve avcı onu uyandırmaya çalışıyor. Uyumasın, donar… Nasıl uyandıracak? Masal anlatarak!.. Başlar masal anlatmaya… Bir kaşıkçı varmış… Bir gün kendisine tahtadan bir kukla… Pinokyo mu dediniz? Hayır, bizimkinin adı daha yaratıcı: Yalpaç! Anlamı? Yalnızlığı paylaşan çocuk… Ama anlatılan Pinokyo’nun öyküsü… Bir iki farkla; bu kez baba Pinokyo’yu, pardon, Yalpaç’ı balinanın karnından kurtarıyor. Ama bildiğimiz peri de ortalıkta yani, her şey tamam. Bir macera kitabı okumak amacıyla kitabı elime alıyorum ve Pinokyo’nun berbat bir yorumunu okumak zorundayım sayfalar boyu. Ama bu da yetmez, çünkü kitabın sayfa sayısını biraz daha artırmak iyi olur. O halde haydi çocukcağız uyumasın diye bir masal daha anlatalım. Huzurlarınızda Madame de Villeneuve’den ünlü ‘Güzel ve Canavar.’ Ama tabii adı biraz farklı: Gülsever’in öyküsü… Üstelik karmakarışık ve anlamsız bir yorumu. Neden bana durup dururken Güzel ve Canavar’ın böyle bir yorumu okutuluyor? Belli değil. Kitabın yarısına yakın bir bölümü böylece üçüncü bir masal daha eklenerek doldurulmuş durumda. Üçüncü masal tam 32 sayfa… Doğancan ile Nazlıgül… Belli ki Türkler, ama bir kralın yönetimindeler. Bu kralda ikide bir savaş ilan edip duruyor. Doğancan (erkek olanı) sevgilisiyle birlikte olabilmek için savaştan kaçıyor, ama Nazlıgül onun yerine erkek kılığına girip orduya katılıyor. (Bu planın bir gereği olarak da Doğancan okurun huzurunda parmağını bütün ayrıntılarıyla kesiyor) Düşman kalesinin önünde anlamsız savaş taktikleri ve sayfalar süren gereksiz saldırı ve savunma teknikleri… Ha bu arada kahramanımız Seçkin mağarada horluyor… Neyse, erkek kılığındaki Nazlıgül orduda Emektar’a sevdalanıyor, ama kardeşi Doğancan’ı ararken, Doğancan’ın en yakın arkadaşının, Doğancan’ın sevgilisine tecavüz ettiğini öğreniyor… Yeteeeeer!..

Kaba kağıda inanılmaz kötü resimlerle donatılmış bu tür laf kalabalıklarının ilki Tacim Çiçek’inkiler değil elbette. Üstelik en azından Tacim Çiçek’in Türkçesi ve ifadesi düzgün. Hani hiçbir edebi lezzet, hiçbir çeşni bulamasanız da okuyup bitirdiğinizde diliniz, (Türkçeniz) üstüne oturup uyuşturduğunuz bir bacağınız gibi yamulup kalmıyor.

Editörüm var ya…

Ama neden neden neden çocuklar için bir kitap yazmak zorunda ki Tacim Çiçek? Diyelim ki bunu çok istiyor, isteyebilir… Hatta bu isteğini gerçekleştirmek için bütün Dünya’dan bunca iyi örnek çevrilip dururken, gidip belki de (Brezina gibi) en kötüsünü kendine örnek alabilir ve kötünün kopyasının aslından iyi olamayacağı gerçeğini de unutabilir. Bütün bu süreçler bir yazarın gelişimi içinde birer basamaktır ve çocuk edebiyatına yeni adım atan bir yazarın denemeleri olarak kabul edilebilir. Ama bu denemelerin neden yayımlanması gerekiyor ki?

Çocuk yayımcılığımızın içinde bulunduğu sıkıntıların (ticari güçsüzlükler, köklü ve kalıcı olamamak, okur azlığı) en temel nedeni çocuk kitabı yayımcılarının editörsüz (düzeltmensiz değil, editörsüz) çalışmakta ısrarlı olmalarıdır. “Editörümüz var ya!” Evet var, ama hangisini düzenli olarak yurtdışı fuarlara gönderdiniz? Hangisini bu alandaki seminerlere katılmaya teşvik ettiniz? Hangisinin yabancı dil eksikliğini ve başka yetersiz olduğu konuları tamamlaması için zaman ve bütçe ayırdınız? Hangisinin bürosuna yayımlanmakta olan çocuk kitaplarından veya bu alandaki kaynaklardan oluşan bir arşiv koydunuz? Hangisine soluksuz kalmadan çalışabileceği bir maaş verdiniz? Hangisi işinden söz ederken “Ben çocuk yayınları editörüyüm!” diye gururlanarak andı mesleğinin adını?

Tacim Çiçek de, çocuk edebiyatına gönül vermiş başka yazarlar da, eğer iyi bir editörle işbirliği yapmazlarsa ortaya iyi eserler çıkması ancak rastlantı olur. Yazar editör ilişkisi, yazar “Ben artık oldum!” diyene kadar süren bir ilişki değil, ömür boyu sürmesi gereken bir işbirliğidir. Editörsüzlük, çocuk kitapları yayımcılığımızın en temel sorunudur.